DÜNYA BÜYÜKŞEHİRLER GÜNÜ: DİRENÇLİ KENTLER, ORDU VE GÖÇ
- Onur Yilmaz
- 7 Eki 2023
- 2 dakikada okunur
7 Ekim Dünya Büyükşehirler Günü’nde, Türkiye’nin en küçük büyükşehrinden herkese merhaba.😊
7 Ekim Dünya Büyükşehirler Günü (World Metropolitan Day), “Metropolis ve UN-Habitat tarafından 1985'ten beri daha adil ve refah seviyesi yüksek metropoller inşa etmek için yürütülen küresel bir kampanya” olarak tanımlanıyor. Bu yıl Marmara Urban Forum (MARUF23) kapsamında Marmara Belediyeler Birliği ev sahipliğinde kutlanıyor. Ordu’dan katılımcı var mı bilmiyorum ve açıkçası sanmıyorum.
Dünya kentleşiyor, kentler büyüdükçe yeni idare formülleri sıralanıyor. Büyüdükçe karmaşıklaşan kentlerin sorunlarının çözümü için birçok farklı disiplinin bir aradalığı gerekiyor. Özellikle COVİD salgını ve küresel göçlerden bu yana kentlerin dayanıklılığı/dirençliliği (resilience) daha çok tartışılır hâle geldi ve tedarik ağından bağımsız bir şekilde kendine yetebilen kentler için çalışmalar hızlandı. Türkiye’nin metropollerinin nüfusu kırsaldan kente doğru iç göç süreciyle bugünkü kaynağını oluşturdu. Kırsalın bir dönem modernlik karşısında aşağılanan ancak kendine yeten, doğaya saygılı kültür kodları metropollerde hâlâ yaşıyor. Konuyla ilgili ayrıntılar tez çalışmamda mevcut.
Gelgelelim Ordu’ya. Ordu, büyükşehir (metropol) tanımına ne kadar uyuyor tartışma konusu. Yerel seçim dönemlerindeki suni hareketlilikleri saymazsak sürekli göç veren bir şehir. Ordu, büyükşehir statüsünü elde ettikten sonra yaklaşık olarak 10 yıl geride kaldı. Yerel yönetim kaynakları bu dağınık ve engebeli coğrafyada temel alt yapıyı oluştururken bile (su, kanalizasyon, ulaşım vs.) tükenmişlik görünümünde. Yapılan yatırımların dönüşü on yıllar alacak durumda. Sürdürülebilir bir görüntü vermiyor maalesef. Çünkü insan kaynağından yoksun. Tarımda, hayvancılıkta birçok farklı çaba var. Bunlar da yaygınlaşmadığı için yarın ne durumda olur açıkçası. Geride kalan süreci çok yönlü olarak değerlendirip ilerleyen dönemler planlanmazsa yönetim açısından sıkıntılar daha da artacaktır. Ancak dünyada gelecek dönemdeki yönelimleri de takip edersek dezavantajlı durumları avantaja çevirebiliriz.
Türkiye’de göç deyince, “mülteci göçü, dış göç, yabancı göçü” gibi olumsuzlanan bir anlayış hâkim. Bu göç türünün haricinde “tersine göç” gibi ülkelerin kendi iç göç süreciyle ilgili daha nitelikli yönelimler de var ancak medyanın ve siyasetin yabancı göçe olan artan ilgisinden dolayı bu alan da görünürlüğünü kaybediyor. Ordu gibi özellikle İstanbul’a göç veren ve buradaki nüfusla bağlarını hemşehrilik ilişkileri vasıtasıyla hâlâ güçlü tutan kentlerin tersine göçten faydalanabileceği dinamikler mevcut. Tersine göçün özneleri eğitimli, girişimci ve her manada bir birikime sahip insanlardan oluşuyor. Bu konuların da kapılarını tezimde araladım hatta biraz da ileriye giderek bir teori ortaya attığım da doğrudur.
Velhasıl, bilimsel çalışmalar yıllar alıyor. Çıktılarını görmek içinse sabır ve yöneticilerin ilgisinden bağımsız bir politikaya ihtiyaç var. Bir tezin ortaya çıkışıyla bir seçim süreci aynı döneme denk geliyor. Atanan bürokratlar ise daha kısa sürede yer değiştiriyor. Aynı dertle hemhâl olacak motivasyonu kendinizde bulmak bile güçleşiyor zaman zaman. Ama elimizden geldiğince araştırmaya, yazmaya, görüşlerimizi paylaşmaya devam edeceğiz. Biz bu şehre, bu ülkeye âşığız…









Yorumlar