EDEBİYAT KENDİ KENDİNE MUHABBETTİR DELİLER GİBİ!
- Onur Yilmaz
- 12 Oca 2022
- 2 dakikada okunur
Edebiyat insana diğerlerinden farklı olduğunu, birey olduğunu hissettirirmiş. Kısa bir araştırma yapsanız buna benzer onlarca cümle bulabilirsiniz. Bundan 10 yıl öncesi. Lise son sınıftayız. Hani birey olmak dedik ya, henüz kendimizi bir(ş)ey hissedemediğimiz zamanlardan. Okul bitecek ama ne olacağız, üniversiteye yerleşebilecek miyiz telaşı var. Hoş, okulun seviyesine göre iyi bir konumdayım ama Türkiye genelinde bir hiçim. *** Bir gün bilgisayar dersindeyiz. Yıllar sonra yeni kurulan bilgisayar laboratuvarında, hiç görmemiş gibi (görmedik tabi), o site senin bu site benim dolanıyoruz. Nereden takıldığımı bilmediğim bir şiir sitesinde yaşantıma yön verecek o ana denk gelmiştim. Yaşantıma yön verecek derken milyarder hikâyesi gibi algılanmasın. Basit, sıradan, bildiğin ne olmam gerektiğimi yönlendiren bir andı.
ne kadınlar sevdim zaten yoktular böyle bir sevmek görülmemiştir
Off söze bak. Ne büyük lâf etmiş şair. Sahi kimmiş bu? Aaa Attilâ İlhan. Hani şu TRT’de kaptan şapkasıyla program yapan adam. O günlerin arabesk müziğine çokça maruz kalmış biri olarak bu iki satır aklımı başımdan aldı. Aşk da var tabi en plâtoniklerinden. Akşam dershane var. Okul biter bitmez doğru Ordu’ya, gir bir sahafa. Bir sahaf diyorum herhangi bir anlamında değil zaten bir tane kitap satan yer vardı. Neyse, yol parası haricinde kalan parayla o kitabı (Attila İlhan Böyle Bir Sevmek) aldım. Eve geldim. Ha oku, de oku. Jilet Yiyen Kız, Balladlar, Böyle Bir Sevmek, Sana Ne Yaptılar...Evdekiler ders çalışıyorum sanıyor. Bir şiir, iki şiir derken gün geçtikçe Attilâ İlhan’ın şiir kitapları, yıllar sonra zenginleşen kütüphanemin ilk kitapları olarak yerlerini aldı. Neyse ki artık ne olacağım gerektiğine karar vermiştim. Şiir seviyorum ya, ben edebiyatçı olmalıydım. Gece gündüz ders çalışmalar vs. derken iyi bir dereceyle Hacettepe’ye yerleştik. *** Okulun ilk günü, dersimiz Yeni Türk Edebiyatı…Hocamız G. Gonca Gökalp Alpaslan. Yahu kadın hocalarımın hemen hepsinin 2 ismi 2 soy ismi var ve ilk G’nin hangi ismin kısaltması olduğunu hâlâ daha bilmiyorum. Derste ilk soru; edebiyat nedir? Konuşuldu, tartışıldı, ödevler verildi hatta dersin sonunda bir de Attilâ İlhan şiiri(Cinayet Saati) okudu hocamız ki mest olduk. Bu sorunun cevabına dair o günlerden bir şey kaldı mı aklımda bilmiyorum ama kuramların canı cehenneme! Mademki azıcık kendimizi hissedebildik, kendi tanımımızı yapmaktan da geri kalmamalıyız. Nasıl olsa kapı gibi Türkolog diplomamız var ya! *** Yazmak da okumak da büyük bir tutku. Bu tutkuya bir defa kapıldın mı hayat, hikâyen olur. Kendimizi hissetmekten bahsettik, kendi kendimizle muhabbetten. Aslında bu his evresi bir içe yolculuktan ziyade dışarıdaki yığınların hissizliğinden sıyırmaktı kendini. Herkes gibi olup bu saçma sapan düzende adaletsiz bir yaşamın parçası olmak varken niyeydi bu diğerlerinden farklı olma merakı? Bu ayda böylesine içinden çıkılmaz bir soru sorduysak, yazıyı da elbet bir şiire bağlamalıyız.

AĞUSTOS ÇIKMAZI
beni koyup koyup gitme
ne olursun
durduğun yerde dur
kendini martılarla bir tutma
senin kanatların yok
düşersin yorulursun
beni koyup koyup gitme
ne olursun
bir deniz kıyısında otur
gemiler sensiz gitsin bırak
herkes gibi yaşasana sen
işine gücüne baksana
evlenirsin çocuğun olur
sonun kötüye varacak
beni koyup koyup gitme
ne olursun
elimi tutuyorlar ayağımı
yetişemiyorum ardından
hevesim olsa param olmuyor
param olsa hevesim
yaptıklarını affettim
seninle gelemeyeceğim Attilâ İlhan
beni koyup koyup gitme
ne olursun
Beğen
Yorum Yap
Yorumlar